SOSYALİST KÜRTLER İÇİN SON YANILGI
Son yapılan Afrin operasyonunun ardından geçen sene yazmış olduğum bu yazıyı yeniden yayınlamak istedim.
Çünkü tarih tekerrürden ibaret olduğu ve maalesef bu bölgede yaşayan ve gerçek manada Kürtleri temsil etmeyen Sosyalist Kürtler hep aynı yanılgı içerisine düşmektedirler.
İşte geçen seneki yazım;
Sosyalist Kürtlerin ilk icraatı, 1907 yılının baharında Şeyh Abdusselam, Brifkan köyündeki Kadiri Tekkesinin Lideri Şeyh Nur Muhammed Brifkani'nin evinde önemli bir toplantı gerçekleştirmekti. Bu toplantıya Kürt aşiret liderlerinin önemli bir kısmı katıldı. Şeyh'in 1907'de bölgedeki Kürt Aşiret Temsilcilerini toplayarak Bâb-i Âlî'ye müracaat ettiği söylense de Osmanlı Arşiv belgelerine göre şeyhin isyanı 1909'da olmuştur. Muhtemelen 23 Temmuz 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanından faydalanmak isteyen diğer kimseler gibi II. Abdüsselâm da fayda sağlamak istemiştir.
Toplantıda II. Abdüsselâm'ın aşağıda ifade ettiğimiz talepleri istişâre edildi:
1-Kürt bölgelerinde Kürtçe'nin resmi dil olarak kabul edilmesi.
2- Eğitim dilinin Kürtçe olması.
3-Kaymakamların, nahiye müdürlerinin ve diğer memurların Kürtçe'yi iyi derecede bilenler arasından tayin edilmeleri.
Toplantıya katılanlar, Şeyhin bu taleplerini onaylamadılar. Şeyhin aşiret, medrese ve kürt aydınların ortak hareket edeceği teminatı da onları ikna etmeye yetmedi. II. Abdüsselâm hazırladığı talepleri Emin Ali Bedirhan, Seyyid Abdülkadir Nehrî ve Süleymaniyeli Şerif Paşa'ya da teyid ettirdikten sonra kendi adına Bâb-i Âlî'ye gönderdi. Bâb-i Âlî hemen bölgeye Dağıstanlı Mehmed Fazıl Paşa komutasında bir ordu gönderdi. Bu ordu iki ay içerisinde II. Abdüsselâm'ın bu ilk isyan hareketini bastırdı.
İlk kalkışma 1919 ve 1920 yıllarında dağılan Osmanlı Devleti'nin boşluğundan faydalanmak isteyen sosyalist Kürtlerin bağımsız bir devlet hayali ile başladı. Fakat hesaba katmadıkları bir olay ile karşılaştılar. İngilizler Iraklı Araplarla anlaşarak Irak'ta bir devlet kurmuşlardı bile. Yeni kurulan Irak Devleti ile mücadele eden Sosyalist Kürtler büyük başarılar elde edince, İngilizlerin yönetiminde bulunan Arap Irak Devleti'ne yardım amaçlı hava harekâtına başladılar. İngiliz belgelerine göre İngiliz uçakları 79 köyü bombalamış, 2382 evden 1365'ini yerle bir etmişti. Sosyalist Kürtler, Kasım 1931'den Nisan 1932'ye kadar aralıklı, Nisan'dan Haziran'a kadar sürekli olarak İngilizlerin saldırısına uğruyordu. Aralık 1931, Şubat 1932, Mart 1932, Nisan 1932 ve Haziran 1932'de tam beş kez Irak ve İngiliz güçlerince bombalanıyordu.
Ardından 1945 yılında Rusların isteği üzerine İran'da bir kısım hareketlere girişen Sosyalist Kürtler Rus Subayların desteği ile 22 Ocak 1946 yılında Mahabad Kürt Cumhuriyetini kurdular. Fakat Sosyalist Kürtlerin Ruslarla olan ilişkileri de uzun soluklu olmadı. Sovyetlerin İran Hükümeti ile Azeri Politikası konusunda anlaşarak, desteğini Sosyalist Kürtlerin üzerinden çekmesi ile kurulan Kürt Cumhuriyeti sadece 11 ay ayakta kalabilmişti.
Her türlü para ve silah desteğini sağlayan İngilizler tarafından kandırılan Sosyalist Kürtler, Batının iki yüzlü tavrını ilk kez görmüş oldu. Hatta örnek almış oldukları 'Hakların Özgürlüğü' sloganının mimarı Sovyet Rusya, bile bile onlara sırtını dönmüştü. Sosyalist Kürtler Türkiye'ye kaçmak zorunda kalmış ve Türkiye himayesinde bir süre hayatlarını devam ettirmişlerdir. İlk yanılgı ve yenilgi böylece Sosyalist Kürtler için gerçekleşmiş oldu.
İkinci kalkışma ise, 1958 yılında Irak'ta gerçekleşen Abdulkerim Kasım Darbesiyle çıkan af sonucu Irak'a dönen Sosyalist Kürtler, yeniden çalışmalara başladılar. 1961 ayaklanması 1971 yılına kadar sürmüş ve Batının desteği ile Irak Devleti'ne karşı başarı elde eden Sosyalist Kürtler artık kendi içlerinde bağımsız bir devlet gibi kararlar almaya başlamışlardı bile. İlk icraata geçirdikleri kararları ise şu şekildeydi:
"Camiler kapatılsın! Kur'an-ı Kerim okumak, namaz kılmak yasaklansın. Radyo dinlemek, kâfir işidir. Bütün radyolar evden kaldırılsın. Gök Tanrısı Allah, yer Tanrısı biziz! Sizin manevî huzurunuzu ancak biz sağlarız. Gösterdiğimiz yoldan gidin. Bizim için ağlayın. Emirlerimiz ilahî bir emirdir. Biz size emretmekle kutsal görevinizi yapmanız için ikazda bulunmuş oluyoruz.",
1971 yılına kadar ABD'nin desteğini alan Sosyalist Kürtler, 1975 yılında ABD'nin Saddam'la anlaşması üzerine, Saddam'ın Sosyalist Kürtlerle yaptığı anlaşmayı tek taraflı bozmuştu ve böylece yeniden Sosyalist Kürtlere sürgün yolu gözükmüştü. Sosyalist Kürtlerin bu kez sürgün yeri İran'dı. Böylelikle Sosyalist Kürtler için 2. yanılgı gerçekleşmiş oldu.
Üçüncü kalkışma ise, Türkiye sınırlarında 1974'te kurulan örgütün sürdürmeye çalıştığı faaliyetlerle başladı. Örgüt Batılı Ülkelerden alınan siyasi ve silahlı destekle bu güne kadar ayakta kalmayı başardı. Türkiye uluslararası arenada sürekli bu örgütle alakalı dile getirilen şikâyetlerle sıkıştırılıyor ve insan hakları örgütleri tarafından sürekli uyarı cezalarına maruz kalıyordu. 70 farklı unsuru bünyesinde bulunduran Türkiye Cumhuriyeti Devleti, asıl kurucu unsur olan Kürtlerin haklarını çiğniyor algısını oluşturmaya çalışan bu örgüt, yaptığı silahlı mücadeleyi de meşru göstermek için elinden geleni yapıyordu. Hiçbir olay yokken, Türk Askeri gücünün bir gruba karşı silah kullanıyor olduğu algısını gerek Avrupa Birliği Localarında, gerekse Birleşmiş Milletler Temsilcilikleri nezdinde dile getirmeye başlayan Sosyalist Kürtler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni karalama kampanyasını sürdürüyordu. Türk Güvenlik Güçlerine Türkiye sınırları içerisinde yapılan suikastlarla ve saldırılarla ölen binlerce güvenlik görevlisi ve on binlerce sivil halk hiç bir zaman AB ve BM tarafından gündeme getirilmemesine karşın Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne gerçekleşen olaylarla ilgili suçlamalarda bulunulmuştur.
Örgütün istenilen başarıyı elde edememesi ve Türkiye Devleti'ni parçalayamaması üzerine ve özellikle son dönemde Batılı Devletlerin sistem değiştirerek ateşe ellerini uzatmak yerine maşa kullanma stratejisi gereği, bir taşla yüz kuş vurabilmek için tıpkı 1946 ve 1975'te olduğu gibi Sosyalist Kürtleri satarak, kendi deyimleri ile Orta Doğu Bataklığında onları yalnız bıraktılar. Daha önce de iki kez şımarttıkları Sosyalist Kürtler, üçüncü kez hüsrana uğratılıyor ve uluslararası arenada yalnız bırakılıyordu.
Son olarak Kuzey Irak yönetiminin referandum kararı alması maalesef tarihin tekerrür edeceğinin ilanı oldu. Ne sosyolojik, ne coğrafi, ne ekonomik ne de kültürel olarak bu bölgede bağımsız bir Kürt Develeti'nin kurulamayacağını aklı başında herkes bilir. Bu referandumla, İsrail ve ABD yine Sosyalist Kürtleri öne çıkararak İran, Türkiye ve Irak'la bir pazarlık yapmanın peşinde. Sonrası malum, tıpkı 1946 ve 1975'te olduğu gibi ABD yeniden bu devletlerle anlaşıp Sosyalist Kürtleri bölgede ölüme terk edecek.
Anadolu Topraklarının hâmisi olan Türkler, beraber hareket ettikleri hiçbir etnik unsuru satmadılar, arkadan vurmadılar, herhangi bir Batılı ülkeyle iş birliği yaparak onlara zarar vermediler. Son olarak nerede mazlum bir millet varsa Türk mü, Müslüman mı demeden sırf insan oldukları için onlara yardıma koştular.
Bilal OKUDAN
-
DEVLETLEŞEN STK ve CEMAATLER
-
DEĞİŞTİK, GELİŞTİK, DÖNÜŞTÜK !
-
MÜLTECİLER
-
İRAN, AFGANİSTAN ve PAKİSTAN
-
MİLLETVEKİLİ MAAŞLARI ve BÜROKRATLAR
-
ABD-İNGİLTERE-TÜRKİYE
-
ÇOCUK ÖLÜMLERİ
-
SON SEÇİM !
-
ABD ve SAVAŞ
-
ARADA KALANLAR
-
TEDAVÜLDEN KALKAN DEĞERLER, MEFHUMUNU KAYBEDEN KELİMELER
-
YARDIM TOPLAMA KURULUŞLARINDAN (SİSTEM KURAN KURULUŞLARA)
-
DAVA ADAMLARINA VEFA
-
28 ŞUBAT DAVASI
-
SOKAK, EYLEM, DAVA !